05 Mayıs 2024 - Pazar

Şu anda buradasınız: / MEBRÛR HAC MI? MECBUR HAC MI?
MEBRÛR HAC MI? MECBUR HAC MI?

MEBRÛR HAC MI? MECBUR HAC MI? M. SAİD ÖZDEMİR

Rasulullah (s.a.s.)’e, “Amellerin en üstünü hangisidir?” diye soruldu: ”Allah’a ve Rasûlu’ne imandır”, buyurdu. “Sonra hangisidir?” dendi: “Allah yolunda cihaddır.” buyurdu. “Sonra hangisidir?” diye sorulunca: “Mebrur olan (kabul edilmiş) hac” cevabını verdi.1
İmam eş-Şevkânî’nin hadislerin arasını bulma konusunda açıklaması şöyledir: “Söz konusu üstünlük muhatabın durumuna göre değişir. Eğer kişi savaşta etkili ve düşmana karşı güçlü biriyse ona, ‘amellerin en üstünü cihad’dır’ denmiştir. Şayet mal varlığına sahip ise ‘amellerin en üstünü sadakadır’ denmiştir. İşte böyle muhatapların farklı durumuna göre farklı cevaplar verilmiştir.2
Hz. Adem babamızı fısıltıları ile Cennetten çıkarmayı başaran şeytanın, şimdi ise Adem’in çocuklarını cennete sokmamak için elinden gelen tüm gayreti ortaya koyduğu aşikardır. Amacı kendi gibi Cehenneme odun yapmaktır! Sizden olmayan, içinizden gelen fısıltılara dikkat edin!
Şeytanın bozmaya ve sulandırmaya çalıştığı ibadetlerin başında da “Hac” fârizâsı gelmektedir. Fıkıh kitaplarının hepsinde haccın vücûbunun şartları sayılırken, Türkiyeli Müslümanlara has olan önemli bir madde unutulmuştur. Bu madde ise altmış yaş üzeri olma şartıdır. Maalesef ülkemizde üç aşağı beş yukarı manzara böyledir. İşi bitmiş, camiden başka bir yerde kendine arkadaş bulamayan en sonunda mecburen de hacca giden Müslüman! İşte bu mebrûr hac mıdır, mecbur hac mıdır?
Haccın İslam’ın farzları3 içinde olduğunu bilmekteyiz ve bunun bilinci ile dünyanın bir çok yerinden Müslümanlar akın, akın her sene Kâbe’yi ziyaret etmektedirler. Hadiste de belirtildiği gibi bir Müslüman’ın dinde ulaşması gereken üç noktalardan bir tanesi de “mebrûr” yani kabul edilmiş hacdır. Buhârî, Tirmizî ve Nesâî’den Ebu Hureyrenin rivayet ettiği hadiste Efendimiz “Umre (bir diğer) umreye kadar aralarındakine (günahlara) kefarettir. Mebrûr hac ise, onun mükafatı ancak cennettir.” buyurmuştur.
İmam Nevevî ‘mebrûr’ kelimesini hiçbir şekilde günahın bulaşmadığı hac olarak alır.4
Hatta “Hac cihaddan üstün müdür?“ bahsinde Malikiler, ”Hac nafilede olsa cihaddan üstündür. Tabi düşman korkusunun bulunması halinde cihad, nafile hacdan üstündür” derler.5
Hac, böyle üstün bir amelin muhatabı olma bilincine eren Müslüman’ın amelidir. İmam Şevkânî’nin önemli açıklamasını da göz önünde bulundurunca, hac mevsimi yaklaştığında Müslümanların gönlüne düşen bu duygu eda edilmesi gereken en önemli ibadet haline gelir. Müslümanlar bu amelin önem bilincine ermişlerdir de acaba eda şuuruna erebilmişler midir?
HAC ŞUURU
Fıkhî kural ve kaideler bazen unutulur belki ama şunlar unutulmamalıdır: “Hac sosyal hayatı da düzenleyen bir ameldir. Dilleri renkleri ve vatanları ayrı olan Müslümanları buluşturur. Ekonomik hayata faydası olan Müslümanların uluslararası ticaret yapmasını da sağlayan bir önem arz eder. Dosta güven düşmana korku salan toplantı yeridir ve en önemlisi düşmanların karşısında tek saf olma halidir.”
 Hatırlanmalıdır ki peygamberimizde İslam devletinin nüvesini hac için Mekke’ye gelenlerden oluşturmuştu. Haccın hikmetleri, güzellikleri saymakla bitmeyecek kadar çoktur. Peki bunları anlamak ve arzu edilen ruhuyla Hac nasıl yapılacak? Bu şuura nasıl erilecek?
“Hac adet değil, ibadettir. Hac, İslam ümmetinin yıllık ictimâsıdır. Hac, şeytan ve şeytanileri taşlama kültürüdür.”6
Molla Hüsrev “Şeytan taşlanırken Câbir (r.a)’ın, rivayet ettiği ”Allah Teâlâ’nın adıyla başlarım. Yemin ederim ki Allah en büyüktür. Şeytan ve şeytanilerin düzenine (partisine) hakaret olsun ve şeytani güçler kahrolsun diye taş atıyorum, Allah’ım kabul buyur” diye dua edilir” der.7
Yusuf Kerimoğlu hoca bu duayı zikrettikten sonra da ”Şeytan taşlanırken; kominizim, kapitalizm, liberalizm demokrasi ve bütün ideolojiler taşlanır. Amelin mahiyeti budur.”8 demiştir.
İbrahimî duruşu, İsmailî teslimiyeti temsil eden şeytan taşlama şuurundan bile uzağız. İbrahim (as) göz bebeği İsmail’ini Rabbi için kurban etmeye götürürken şeytan yanına yanaşarak gördüğü rüyayı yanlış yorumladığını ve oğlunu kesmemesi gerektiğini fısıldayınca, İbrahim (as) yedi taşla onu yanından kovmuştu. Bu kez de İsmail (as)’a yanaşmaya çalışınca, onunda yedi taşla kovmasıyla şeytan aleyhillâne yerin dibine batmıştı. Şeytan taşlamanın özü, Rabbimizin hak olan yolunda yürürken şeytanın bizden istenileni yapmamamız için kulağımıza fısıldamaya başladığında Allah’a sığınmamızdır. Bu “Kovulmuş şeytanın şerrinden Rahman ve Rahim Allaha sığınırım” diyebilmektir. Şeytanî isteklerimizi taşlayabilmemiz, vazgeçmemizdir. En önemlisi de şeytanî rejimlere karşı taş atabilmek, yerin dibine batırmaktır. Maalesef bugün şeytan yerin dibine battığı yerden demokrasi yardımıyla kurtulmuştur. Şeytanı taş atarak yeri dibine batıran Müslüman, demokrasi sandığına oy atarak battığı yerden onu eliyle çıkarmıştır!
Şeytan taşlama Allah ile olan ahdini son imzalama merasimidir.
Şimdi sormak istiyoruz: “Gerçekten bugün hacca gidenler bu şuurla mı gidiyorlar? Döndüklerinde ise o topraklarda başlatılan mücadeleyi sürdüreceklerine yemin edip geliyorlar mı?”
Bugünün hacıları, istatistiklerde Arabistan’a gelen turist sayısı olarak belirtilmektedir. Arabistan da tüm hazırlık ve hizmetlerini, bu rakamlar üzerinden yürütmektedirler. Suud Yönetimi’nin iki önemli geçim kaynağı vardır: “Biri petrol diğeri ise Kâbe için gelen turistler.” Turist sayısından elde edilen gelir, petrolden edilen gelirden daha fazladır.
YOL EMNİYETİ
Hacda aranan şartlardan ve bugün Müslümanlar nezdinde de yok sayılan maddelerden biri de yol emniyetidir. Bir Müslüman niyet ettiği hac ibadetini ifa edebilmesi için hiçbir engelin olmaması gerekir. Uygulanan kota engeli de buna dahildir. Sunulan mazeretlerden biri de ”Efendim her gelmek isteyeni o mübarek topraklara alsalar sığmazlar, izdiham olur” mantığıdır. Kabul edilemez bu gerekçeyi, düz şeytan-i mantık bunu söyletiyor. Peki hac ruhuna aykırı olan Kabe’nin burnunun dibindeki otellerin orada ne işi var. Mademki samimisiniz, Müslümanların mebrûr hac yapmasını istiyorsunuz, o halde yıkın otelleri ve genişletin Kâbe’nin etrafını. Bakın o zaman milyonlarca hacıyı alır mı almaz mı o topraklar. Ama bize düşünmeyi de unutturanların kara para oyunudur bu. Kâbe’nin burnunun dibine diktikleri ve çoğu Hıristiyanlara ait olan oteller de bunun ispatıdır.
“Emanet ve Ehliyet” isimli eserde Yusuf Kerimoğlu, İmam Râzî’nin ”Yağmacılık olduğu ve eşkıyanın galip geldiği defalarca tecrübe edilmekte ise ve hacılar onlar karşısında kendilerini zayıf hissederlerse, hac vacib olmaz” durumuna binaen “Bağdatlılardan hac sakıttır” fetvasını vermiştir. Bağdatlılar hacca gitmedi. Daha sonraki yıllarda İmam Razi “Allah’a hamdolsun korku kalmadı” fetvasını vererek, hac yolu açılmıştır” dendikten sonra devamında şu soru sorulur:

“Peki günümüzde başta Nusayri Hafız Esad rejimi olmak üzere tağuti devletler hac yolunu kesmemişler midir? Hac yolunda rüşvet ve yağma gırla gitmektedir. Bir ibadeti hakkı ile eda etmek, onun şartlarını eda etmekle mümkündür. Bu gerçekleri görmemezlikten gelmek büyük vebaldir. Hele hele bu konuda hassasiyet gösteren mü’minleri “fitne çıkarmakla suçlamak ”tevhid” akidesine düşmanlığı beraberinde getirir.”9
Bu açıklamalardan sonra nasıl bir Müslüman bunları görmezden gelir, ödediği dolarlarla ne dolaplar döndüğünü nasıl umursamaz!
Hac mevsiminde yol, konaklama, yeme, içme vb. tüm masrafların fahiş artması tefeciliğin, eşkıyalığın göstergesidir. İbadet edecek Müslümanları yolunacak tavuk gibi görmeleri ve kota koymaları kabullenecek durum değildir. Ana amaç başta conilere peşkeş çekilen Müslüman paralarını hiç etmektir. Suud ve işbirlikçisi A.B.D tarafından. Peki diyanet buna nasıl bir destekçi olmaktadır acaba?
KÂBE İÇİN KÂBEDEN VAZGEÇMEK
Hac ve Kabe elbette çok önemlidir bizim için. Rasûlullah, ”Kim açıktan bir ihtiyaç, yolculuğuna mani olan bir hastalık veya zalim bir sultan/hükümdar engellemediği halde hac etmesse dilerse Yahudi dilerse Nasrani olarak ölsün”10 buyurmaktadır. Zalim bir yöneticin engeli, zorbalığı, Müslümanları sömürmesi ve böylece güçlenip Müslümanları ezmesi yol engeli olarak anlaşılmayacaksa vah Müslümanların haline.
Türkiye’de mevcut sistem, kendisini İslam ile mukayyed görmeyen laik sistemdir. Bu sistemin ortaya çıkardığı Diyanet Teşkilatı. Diyanet Vakfı vasıtasıyla hacca ipotek koymuştur. Diyanet Vakfı hacca gitmek isteyenlerden beş, altı ay önceden paralarını belirlediği bankaya yatırmalarını istemektedirler. Türkiye’de herkes bilir ki bankalar faizle çalışan kurumlardır. Kitap, sünnet, icmâ ile sabittir ki faiz haramdır. Hatta faiz alanın Allah ve Rasûlu’ne savaş açtığı bilinmektedir.11

Allah (cc), Bakara 278’de ”Ey iman edenler Allah’tan korkun ve artık faizin peşini bırakın eğer gerçekten mü’minler iseniz” buyurmaktadır. Bir sonraki ayette ültimatom niteliğindedir. ”Eğer böyle yaparsanız o zaman Allah ve Rasülü size savaş açmış olur” (Bakara, 279) Faize bulaşığını bile kabul etmeyip Allah ve Rasûlu savaş açıyorsa, hac gibi bir ibadetin de kabul olmayacağından korkmalıyız. Müslüman bu şuura ermediği müddetçe şeytanı taşlamaya değil, farkında olmadan şeytana oyuncak olmaya gider Mekke’ye.
İbrahim (a.s.)’ın duasıyla Mekke ve çevresi bereketli kılınmıştır. Tefsirler, Kâbe’nin çekiciliğinden bahsederken ”Bırakın her sene gitmeyi, her ay gitseniz oraya doyamazsınız“ gerçeğini ortaya koyar. Evet, burası reddedilmez bir gerçektir. İkinci sefer umreye gitmektense, gidemeyen birini göndermenin daha sevap olduğunu da herkes bilir ama becerebilen kaç kişidir. Bi doğduğunuz toprakları özlersiniz arzuyla, bir de Rasûlu’n doğduğu toprakları. Bu hakikati hepimiz biliriz fakat unutulmamalıdır ki Kâbe için Kâbe’den vazgeçemezsek, belki de yakın bir tarihte conilerin kontrolünde hac görevini yapacağız. İşin kötüsü Müslümanlar bundan da hiç rahatsızlık duymadan bir kılıf uyduracaklar.
Rasûlullah, Kâbe için Kâbe’den vazgeçmiş, gücü ortaya koymak için Medine’ye göç etmişti.”Ey Kâbe! Yeryüzünde senden daha değerli yer yok benim için ama senin insanların beni burada istemiyor” deyip gitmişti. Bir daha da geri dönmedi eşsiz önder. Fetihten sonra bile evini, otağını, başkentini Mekke’ye taşımadı. Demek ki amaç Kâbe, Mekke değildi. Amaç, İslam’ın şerefini yükseltmekse, devleti kurmaksa, Kâbe’nin izzetini fark ettirmekse, Kabe içinse, Kabe’den vazgeçmek gerekir. Haccın şuuru için de hacca gitmemek gerekir.
HAC HACERİ ANLAMAKTIR
Hacca gitmek için Hâcer’i anlamak gerekir. Safa ile Merve arasında koşan kadını anlamak gerekir. Allah da bize o tepe arasında koşun diyor. Neden tüm Müslümanlara iki tepe arsında koşun deniyor ki? Yeryüzünde nice tepelerde İsmailler var. Senin çocuğun olmayabilir fakat koşacaksın. Koşan Müslüman eğer Yemen’de susuzluktan ölen çocuğu dert edinmiyorsa, ülkesinde imansızlıktan yanıp kavrulacak gençlerini düşünmüyorsa, istediği kadar koşsun Safa ile Merve arasında. Sen Hâcer’in derdini anlamadıktan, İbrahim olup şeytanı taşlamadıktan, Arafat’a Allah ile buluşmaya çıkmadıktan sonra her sene hacca gitsen ne olur ki? Allah’ın taşla toprakla işi yok. Allah bizim içimizdeki Hâcer’i, İbrahim’i ve tevhid ruhunu Mekke fethi ile ayağa kaldırmak istiyor.
Bugün Müslümanlar toptan kıyam edip paralarını Suudlulara değil de iki sene cihad meydanlarına aktarsa, bu paralarla ümmet ayağa kalkar, dünyaya huzur ve mutluluk gelir. Hadi bırakın ümmetin ihtiyaçlarına harcamayı iki sene hacca gidilmese infial oluşur. Suud’un ve işbirlikçisi ABD’nin planları çöker. Pastadaki payın azalmasından ziyâde Müslümanların uyanıyor, şuurlanıyor olması da onları çok rahatsız eder.
Bu gerçeği iyi gören haçlı zihniyeti, hac yolunu açık tutup Müslümanları meydan muharebelerinde yenememenin acısını tüm paralarını ceplerinden alarak çıkarıyorlar. Turist gibi hacca giden, turist gibi hacdan dönen Müslümanlar sayesinde.
Bizim “hacılık” anlayışımızda yabancı turistler gibi olmasın, Türkiye’ye gezmeğe gelmişken birde Efes’te hacı oluyorlar ya, bizdekilerde yaşlanmışken birde hacca gidiverelim oluyor. İbadetlerimizde ve şuurlarımızda bir değişim yok. Şeytan içimize sızmış, hatta bir çoğumuz şeytanın şubesi olmuşuz da farkında değiliz. Sonra “şeytan taşladım!” diyor isek bilelim ki bu ancak şeytanı sevindirir.
Madem hacısın, madem şuurlusun, senelik ictimaya katıldın madem, hadi haber ver Çeçenden. Ne durumda oralar. Suriye’den haber ver. Televizyona yansımasa haberleri yoksa. Savaş orada bitti mi, Müslümanlar galip mi geldi? Hacım anlat bana Filistinli ne yapıyor, Ebu Gureyb’te peşkeş çekiliyor mu hala bacılarım conilere. Anlat hacım anlat televizyondan değil, senden duymak istiyorum haberleri. Senin Hucûrat altıncı ayetinden haberinde mi yok?! Münafık özellikleri taşıyanların TV’lerde yaptığı haberlerden değil, ictimaya katılan senden duymak istiyorum kardeşlerimin halini. Eritre, Moro, Afrika ne durumda?! Suriye’de son durum ne? Taliban İslami devlet mi, becerebilmişler mi Allah için Kur’an’la yönetmeyi? Hadi hacım söyle. Yoksa çok ibadet yapmaktan, tavaftan, Kur’an okumaktan görüşemedin, haber alamadın mı kardeşlerden. Yoksa Arapçan yok diye konuşamadın mı kimseyle. Dil yok dimi. Harf inkılabımı baltaladı senide. Orada anladın mı yapılan inkılap cinayetlerinin sonuçlarını. Yoksa onunda mı farkına varamadın hala. Halbuki anlamalıydın şeytan taşlarken inkılapları gerçekleştirenleri ve uşaklarını taşlaman gerektiğini. Sen Osmanlı torunuydun, dünya İslam’ı senden öğrenmişti. Dertlerini bile soramadan gerimi geldin kardeşlerinin.Yoksa gerek bile yok muydu? Tabi ya! Sana göre zaten en güzel İslam Türkiye’de yaşanıyordu. Filistinli de satmasaydı topraklarını değil mi!
 Yoksa yine çok mu pisti Peygamberimizin doğduğu evin önü? Rahatsız mı oldun kokudan. Bu Arapta ne pis canım. Dağ gibi olmuş çöp yığınlarımı engelledi kardeşlerini görmeni. Görüşüp hal hatır sormanı. Türkiye’den de onlara haber vermeni. Deseydin ya onlara Sütçü İmam’ın torunları artık Fransızlara bırakmadan kendileri açıyor kız kardeşlerinin örtülerini. Davos Fatihleri zinayı en sonunda suç olmaktan çıkardı ülkemde. Allah’ın kanunları yerine Daru’n-Nedveler hüküm veriyor eskiden olduğu gibi yine. Anlatsaydın onlara resmi gazetede Kur’an’ın ölülerin arkasından okunan kitap olarak kabul edildiğini. LGBT’ler hakim artık benim ülkemdeki mahkemelerde. Ve daha neler, neler.
Ne haberi getireceksiniz? Daha kendinizden, niçin Mekke’ye gittiğinizden haberiniz yok. Sen hangi yüzle bakarsın Çeçenin, Afganlının, Keşmirlinin, Iraklının, Suriyelinin yüzüne. Daha duanda yer ayırmadığın kardeşinin yüzüne. Küçücük Suriyeli çocuğun ölürken son sözleri “Her şeyi söyleyeceğim Allah’a” olmuştu. Her şeyi söyleyecekti Rabbine. Zalimi de zulmünü de, zulme sessiz kalıp tonlarca parayı o çocukların kurtulması için değil turistik keyfi için Kâbe’de “dön baba dönelim” den öteye geçmeyenleri de.
Mekke esnafı Türk hacılarını bekliyor. Türk’te dolar gani, riyal gani “anlarsın ya”
Dünyanın ortak dili İngilizceyken neden Mekke’nin ortak dili Türkçe? Peki mücadelenin İslam’a hizmetin ortak dili ne? Cihad fert olarak hac ibadetine engel olmaz ama ümmetin müdafaaya, İslami olgunun nadasa bırakılmaya, Müslümanların da olgunlaşmaya ihtiyacı var. Bu da bu sene hacca gitmemekle zihinleri dinlendirip mücadele şuuruna erdirmekle olur.
NERDE ÖLMEK İSTERSİNİZ?
Herkes o kutsal topraklara giderek oralarda ölüp Cennetu’l-Bâki’ye gömülmek istediğini söyler. Şunu unutuyoruz ki Allah’ın razı olduğu şekilde yaşamayınca Kabe’nin içinde ölsen ne fayda eder?
Ne zamanki bizler hac yolunda durdurulup Hudeybiyemizi yaşar, bu sene gelmeyin seneye gelirsiniz korkusunu gönüllere salarız, ne zamanki Mekke’yi fethederek hac ederiz, ne zamanki Allah Rasûlu gibi Kâbe için Kâbe’den vazgeçeriz, işte o zaman ayaklarımızı vura vura Kâbe’ye gireriz.
Hac, Hz. Adem’le başlayan, Hz İbrahim’in mücadelesiyle var olan bir ibadettir. ”Mücadeleyi bir kenara bırak tavafa bak” denemez.
Taif, taşlananların yurdudur. Müslüman şeytan taşlamadan önce Taif taşlarının acı eğitiminden geçmelidir. Müslüman’ın bugün Taif’i neresidir? Taif, herkesin yaşamak ve yaşatmakla mükellef olduğu kendi mahallesi, şehri, ülkesidir. Daha Allah için, dini için laf yiyemeyenler nasıl taş yemekten söz edebilirler.
Hac sevinci, kurban bayramıyla yaşanır. Kurban, haccı idrak; bayram, haccı eda etmek mükafatıdır.
“Kurban Bayramı ümmet çapında şeytanı, şeytani düzenleri sistemleri taşlayan Müslüman’ın sevincidir. Şeytanların alkışlandığı, şeytani projelerin işlediği topraklarda bayram kutlamanın anlamı ne ola ki. Koyunlarını Allah’a , gençlerini şeytana ve şeytani sistem modaya kurban eden, peşkeş çeken Müslüman’ın kurban bayramı kutlama hakkı yoktur.”12
 Daha Hacerü’l-Esved taşını öpmek için bile olsa Müslüman kardeşine zarar vermemeyi öğrenememiş insandan ne kadar hacı olur!
Hacı olmak “Ya Rabbi! Yerimi yurdumu bırakıp sana geldim. Bu uğurda da vaktimi, terimi, gücümü ve paramı harcayıp hacı olmaya gayret ettiğim ilk adımımda sen bana yardımcı ol. Ülkeme geri dönünce senin dinin uğrunda aynı bugünlerde çektiğim ve katlandığım sıkıntılara katlanma gücü ver. Şeytanı benden uzak tut. Hacı olmak için yaptığım gayretimi devam ettirmeyi bana nasip et. Zerrelerime kadar senden başka hüküm koyuculardan uzak tut beni. Güç ver kuvvet ver de dinin uğrunda çalışayım hiç durmayayım. Öyle koşturayım ki durduğum yer, öldüğüm yer olsun. Öyle öleyim ki öldüğümü bile anlamayayım. Şahadetle taçlanıp, hurilerle uğurlanayım” diyebilmek ve ölüm gelene kadar ihramı sırtından çıkarmamaktır.
Mebrûr hacılığımızı, mecbur hacca dönüştürmeyelim. Adet olduğu için değil, adaletin ihyası için gidelim.
 Buhârî ve Müslim.
Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, Risale Yayınları, 3/404.
Ebubekir Merginânî, Hanifiler İçin İslam Fıkhı/el-Hidaye Tercemesi, Kahraman Yayınları, 1/291.
Vehbe Zuhaylî, age., 3/405.
Eş-şerhûl Kebir, 2/10.
Mustafa Çelik, Hac Şuuru, s.102.
Gürerü’r-Hükkâm, 1/228.
Yusuf Kerimoğlu, Emanet ve Ehliyet, 1/522
Yusuf Kerimoğlu, age, 1/494.
Tirmizî, “Kitabu’l-Hac”, 35.
Mustafa Çelik, age, s.136.
Mustafa Çelik, Yeni Akit Gazetesi, 9 Ocak 2008.

logo
Bugünün ihyasından yarının inşaasına
Bize Ulaşın

0(216) 612 78 22

0(216) 611 04 64

vuslat@vuslatdergisi.com

Ihlamurkuyu Mah. Alemdağ Cad.
Adalet Sok. No:11 P.K 34772
Ümraniye / İstanbul